banner153

banner150

BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Zaman zaman okullarda başarı, motivasyon ve zekâ gelişimi seminerleri veriyorum. Eğitim yöneticileri, Milli Eğitim Bakanlığının kitap israfı yaptığı tespitini dile getiriyor ve bir an önce israfa son verilmesini istiyorlar.

Bakanlık, her yıl zengin-fakir gözetmeden öğrenciye bedava kitap dağıtıyor. Öğrenci para vermediği için kitabın kıymetini bilmiyor. Birçok okulda öğrenci kitabı eve götürmüyor, kitap kayboluyor, gelip idareden bir daha kitap istiyor. Üniversite kazanma ümidi olmayanlar kitapları sağa sola bırakıyor, yüzüne bakmıyor.

Bir okul müdürü, kitapları dağıtıyoruz, sonra çöp kutularından kitap topluyorum, hiç değilse dönüşüme gitsin, kâğıt israfını azaltalım diye yakındı. 

Türkiye kâğıdı ithal ediyor, kitap kâğıdı döviz israfı demek.

Almanya’da kaldığım yıllarda görmüştüm. Sınıf öğretmeni kitapları öğrenciye zimmetliyor, sene sonunda geri istiyor, kullanılabilir durumdaki kitapları kütüphaneye alıyor, seneye tekrar dağıtıyor. Kullanılamayacak kadar yıpranmış kitapların yerine yenisi isteniyor.

Türkiye, Almanya’dan daha zengin bir ülke değil. Ayrıca kâğıdı ithal ediyoruz. Kitap israfı mutlaka önlenmeli. 


Bakanlık, özel okullara ve zengin çocuklarına bedava kitap vermemeli. Para vermeyen insan kitaba değer vermez, onu korumak için hassasiyet göstermez. Nitekim birçok öğrenci kitabı sağa sola savuruyor. Sene sonunda kitabı geri teslim etmeyen öğrenci kitap başı 15-20 lira ödemeli. 

Öğretmenlerin büyük bir kısmı 12 yıllık mecburi eğitimin değiştirilmesini istiyor. Akademik eğitim yapmak istemeyen öğrencinin 12 yıl okula gelmek zorunda olması öğretmenleri zor durumda bırakıyor.

“Okumak istemiyorum.” diyen öğrenciye ders anlatmak ve hele dinletebilmek hiç de kolay değil. Böyle öğrenciler kitap getirmiyor, dersi dinlemiyor, arkadaşlarını rahatsız ediyor, okulda disiplin olaylarına karışıyor. 

Üniversite okuyamayacak ve okumak istemeyen öğrencilerin okula zorunlu olarak gelmesi çok önemli kayıp. Öğrenci okulu bitirene kadar 18 yaşını buluyor. Bu yaştan sonra meslek öğrenmek hiç de kolay değil. 

Ağaç yaş iken eğilir.

Üniversite kazanamayacak gençlerin mesleğe yönlendirilmesi gerekir. LGS puanları ve ders notlarına bakarak bir öğrencinin üniversite kazanıp kazanamayacağını öğretmenler tahmin edebilir. Okullarda deneme sınavları yapılıyor, sınavlara hazırlık kursları veriliyor.

Herkes üniversite okuyacakmış gibi öğrenciyi 12 sene okulda tutmak çok yanlış. Sınıf öğretmenlerinin değerlendirmesi sonucu üniversite okuyamayacağı tahmin edilen öğrenciler mutlaka mesleğe yönlendirmeli, meslek liseleri en az üç sene uygulamalı olmalı.

LGS puanı 250’den düşük öğrencilere çıraklık eğitim merkezlerinde meslek öğretilmeli. 

Tarım ve hayvancılık meslek liseleri yaygınlaştırılmalı. Kırsal kesimde yaşayan öğrenciler bu okullara yönlendirilmeli. Okullar uygulamalı olmalı. 

Meslek lisesi öğrenciler iş yerlerinde en az üç yıl uygulamalı eğitim almalı. 


Böylece hem üniversite kapısına genç işsiz yığılmasının önüne geçilir hem de gençlerimiz lise çağlarında meslek öğrenir. Gençlerin meslek öğrenebileceği iş yerini bulması teşvik edilmeli. Yerel sanayi odaları, meslek odaları ve iş yeri sahipleri ile okullar iş birliği yapmalı, gençlerin iş yerlerinden meslek öğrenmesi sağlanmalı.

Üniversitede yer bulamayacak gençleri 4 yıl liseye göndererek gençlerin zamanını çalmamalı. Onların zamanı ve enerjisi değerlendirilmeli.

Velilerle öğretmenlerin iş birliği yapması ve gençlerin mesleğe yönlendirilmesi sağlanmalı. 

Ziya Selçuk döneminde kontenjanları artırılan Anadolu liselerine çeki düzen vermeli. Meslek liseleri ve meslek eğitimi yeniden ele alınmalı.

Bakan Prof. Mahmut Özer’in meslek liselerine yönelik icraatlarını destekliyorum. Meslek lisesi öğrencilerine staj ücreti ödenmesi çok önemli bir uygulama. Bu okulların cazibesini artıracak.

Meslek liselerindeki bölümleri güncellemenin tam sırası. Öğrencilerin yaşadığı yerdeki meslek çeşitleri taranmalı, ihtiyaç duyulan iş kollarına göre okullarda bölüm açmalı. Eğitim mutlaka en az üç sene uygulamalı olmalı. 

Okullarda atölye yoksa öğrenciye uygulama için iş yeri bulması önerilmeli. İşletme ve fabrikalarda öğrenci uygulama alanı bulmalı ve eğitimini aldığı mesleği adamakıllı öğrenmeli. 

Son sınıfta haftada üç gün staj yaparak meslek öğrenilemez. Staj süresi okul saatleri ile sınırlı olmamalı. İş yerinin ihtiyacına göre süre belirlenmeli. 

YATILI OKULLAR VE DEVLET BABA

Oltu’da eğitim seminerleri verdim, öğle yemeğini yatılı bir okulda yedik. Dört çeşit yemek. Etli, sebzeli yemek, çorba, salata, yoğurt, tatlı. 

Okul müdürü Orhan Bey’e, bu kadar yemeği yiyen öğrenci sınıfta uyur, dedim.

Uyuyan öğrenciler oluyor, dedi meslektaşım.

Devlet yatılı okullarında yemek tam bir ziyafet. Evlerde bulamayacağımız kalitede ve çeşitlilikte.

Bütün bunlara rağmen yemekleri beğenmeyen ve devleti eleştiren öğrenciler oluyormuş.

Şaşırdım. 

Ortaokulu ve liseyi yatılı okudum. Benim öğrencilik yıllarımda (1965-71) böylesine çeşitli ve kaliteli yemek söz konusu değildi. Yatakhaneler koğuş sistemiydi. Şimdi öğrenciler 4 kişilik odalarda kalıyor. Ak Parti döneminde yatılı okulların kalitesi hayli yükselmiş. Eğitim harcamaları, savunmanın önüne geçti. Ak Parti’ye helal olsun, devlet baba sağ olsun!

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner155

banner147