BİST
ALTIN
DOLAR
STERLİN
EURO

Allah’ın bir günü kötülük etmemesi, yapabileceği en makbul iyilik olarak kayıtlara geçirilecek tınnette kimseler, topluluklar vardır her ülkede, her yerde.

Deli desen olmaz, akıllı desen akıl incinir; dost desen, hafazanallah, böyle dostlar düşman başına! Konuşurlar yedi mahalleyi huzursuz ederler; harekete geçip güya bir iş yaparlar, netice zücaciye dükkânına giren fillerin yaptığına döner ortalık; hiçbir kimseye, hiçbir şeye güvenmezler, en yakınları dâhil yanlarında, yörelerinde yaka silkmeyen kalmaz.

        Doğrusu bunu nasıl olup da becerebildiklerini anlamak uzmanlık ister. Bu bir çeşit hastalık bir illet ise onlar için nasıl bir teşhis koyarlar bilmeyiz. Bildiğimiz kadar sözleri ve davranışlarıyla kendilerini ilahi bir dine ve ahlak sistemine bağlı gören hiçbir inanç sahibinden onay alamadıklarıdır. Çünkü yalanı ve iftirayı, sömürü ve talanı ne İsa hoş görmüştür, ne Musa. Bilerek ve gönülden inanarak mı böyle ters iş yaparlar, yoksa hinliklerinden yahut üstlendikleri rollerin gereği midir sergiledikleri onca nahoş hal ve gidiş bilinmez.

Karacoğlan’ın meşhur ‘Nasihat’ şiirinin şu dörtlüğündeki en makul ve makbulahlaki uyarıların,başta en yakınlarına ve esasen cümle âleme kötülük etmemesini gönül hoşluğuyla en büyük iyilik sayabileceğimiz zevat için neler ifade ettiğine biraz daha yakından bakmakta yarar var.

Mecliste arif ol, kelâmı dinle,
El iki söylerse, sen birin söyle.
Elinden geldikçe iyilik eyle,
Hatıra dokunup yıkıcı olma.

Hayır, asla başkalarını dinleme gibi saygı ve sabır gerektiren bir alışkanlık kazanmamışlardır. Dominant kişilikleri buna en büyük engeldir. İsterler ki hep kendileri konuşsun, başkaları dinlesin. Dünyanın en etkili hatibi dahi olsa karşılarındaki iki dakika bile sıkılıp kaçmalarına kâfi gelir. Kaçarlar oradan; çünkü bu kişilikte olanlar için azaptır dinlemek. Bu nedenle hiçbir engelle karşılaşmadan konuşacakları, anlattıkları ne olursa olsun gülenlerin ve dinleyenlerin bulunduğu mekânları bulurlar. Eleştirilmekten hiç hoşlanmazlar. Biri hasbelkader bir yanlış davranışını hatırlatacak olsa bunu en büyük hakaret kabul ederek ondan anında yüz çevirip kinlenirler, ardından da sittin sene küsebilirler.

İyiliği temelli çıkara endeksli hale getirmişlerdir. İyilik ederler etmesine; lakin bunlar bir şekilde şerlerinden korkup çekindikleri kimseler olur genellikle. Böylelerine karşı çok cömert ve oldukça şirindirler, istemeseler bile türlü fedakârlık gösterileri için bahaneler bulurlar. Öyle sıradan, kendi halinde hele basit şeyler için sesini çıkarmayacak tiplere iyilik etmek şöyle dursun, emeklerini sömürmeyi üstüne de bu enayilikleriyle dalga geçmeyi son derece olağan işlerden sayarlar.

Kibirleri başkalarıyla göz hizasından iletişim kurmalarına engeldir. Bütün iyi davranışları kendilerinde toplanmıştır. Temizlikte, titizlikte; toplum içinde oturup kalkma, yeme içme adabında başkaları hep kusurlu, ayıplı, gülünç, dalga geçilecek varlıklardır. Kendileri daima sütten çıkmış ak kaşıktırlar.

Sebepsizce kırıp incittikleri o kadar çoktur. Dönüp arkalarına bakmazlar hattabunları hatırlamaya bile değer bulmazlar; ama hakkını arayanı, doğruyu söyleyeni hiç unutmazlar ve asla sevmezler.

İsterler ki herkes kendilerinin etrafında pervane olsun, ihtiyacı oldukça hep yardım edecek birileri olsun etraflarında; lakin başkalarının kedisine hiç ihtiyacı hiç olmasın hatta böyle bir durumu akıllarına bile getirmesinler mümkünse. Daima başından aşkın olan işleri başkalarını düşünmeye ve hele onlara gidebilmesine imkân tanımaz. Hasta olsa faraza etrafında daima bir melekler ordusu bulunsun, acıkınca anında yemekleri en leziz ve kusursuzca hazır edilsin, parmak şaklatınca kahveleri daima suyuyla beraber derhal getirilsin ağızlarının hizasına.

İşte böyle!

Otursa zarar, kalksa zarar, konuşsa zarar; hasbelkader yanılıp da güvenerek kendisiyle bir iş tutmaya kalksan küllü zarar.

Her hali zarar olan böyle bencil kimseler için çok sevdiğim bir büyüğümün düşündüğü ve zaman zaman seslendirdiği bir temenniyi hatırlarım: Faydasından geçtim, zarar vermesin yeter.

Basınımızda, siyasetimizde; isimlerinin başına dost ve müttefik sıfatlarını kimler nasıl uygun buldularsa, ülkeler ve milletler arasında hülasa çevremizde ve her yerde biraz dikkat edince hemen görebileceğimiz böyle kimseler ve topluluklar için aslında Divan şairlerimizden Bağdatlı Ruhi’nin düşündüğü tedbiri, en önce ve her şeyden önce en kestirme çözüm gibi hatırlarım.

 Ünlü kasidesinde der ki: “Kim sizden ırak olursa Hakk’a yakın olur!”

Etrafımızda iyileri iyilikleri çoğaltmakla yükümlüyüz.

Lakin…

Şeytani bir asabiyetle kendini her şeyin merkezi görüp başkalarını daima kendinden aşağılarda bir yerlerde görenler için yazık ki yapacak başka bir şey de şimdilik yok gibi.

Selamların en güzeliyle…

Hacı Halim Kartal/ 12 Ekim, 21

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.