Muhterem Müslümanlar!
Peygamber Efendimiz (s.a.s) Medine’ye hicret ettikten sonra birçok insan İslam’ı öğrenmek için bu münevver şehre gelmeye başladı. Bunlardan birisi de gencecik yaşta İslam’la şereflenen Hz. Nevvâs idi. Nevvâs (r.a), bir gün Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’e iyilik ve kötülüğün ne olduğunu sordu. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s) ona şu hikmetli cevabı verdi: “İyilik, güzel ahlaktır; kötülük ise, vicdanını rahatsız eden ve insanların bilmesini istemediğin şeydir.”[1]
Aziz Müminler!
Yüce dinimiz İslam’a göre iyilik, şekle indirgenebilecek, gösterişe dönüştürülebilecek bir söz, tutum ve davranış değildir. İyilik; hayatımızın gayesi, imanımızın ve kulluğumuzun gereğidir. En büyük kazancımız, en değerli mirasımızdır. Ahlakın zirvesi, toplumsal barışın en güçlü bağıdır.
Yüce Rabbimiz, Bakara sûresi yüz yetmiş yedinci ayette gerçek iyiliği şöyle anlatmaktadır: İyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere iman etmektir. Dünya malına olan aşırı sevgiye rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, ihtiyacından dolayı isteyenlere ve kölelere vermektir. Namazı dosdoğru kılmak, zekâtı hakkıyla ödemektir. Sözleşme yaptığında sözüne sadakatle bağlı kalmaktır. Darlıkta, hastalıkta ve cihadın en şiddetli olduğu zamanlarda sabır göstermektir.[2]
Kıymetli Müslümanlar!